FUNDA İYCE TUNCEL
‘’SURETLER VE ÖYKÜLER’’

Sergi Açılış Kokteyli: 30 Mart Çarşamba 18.30

Sergi Süresi: 30 Mart Çarşamba – 21 Nisan 2016

KADIN OLMANIN AYRICALIĞINDA SANAT

Kadın olmak sanat için bazılarının sandığının aksine bir ayrıcalık özelliği de taşıyabilmektedir. Veya öylesi bir hissediş ve duyarlılık açılımı geliştiren sanatçılar için cinsiyet kimliği ve olgusu, bir ayrıcalık işlevi de pekâlâ taşıyabilir. İşte bu ayrıcalıklı olmak durumunu yaşayan sanatçılardan biri de Funda İyce Tuncel’dir. Yarattığı ve ortaya koyduğu bütün eserlerinde ve resimsel serüveni içinde o; yaşamının hem izdüşümünü aramakta, aralamakta ve hem de bireysel, toplumsal mücadelesini sanat vasıtasıyla da gerçekleştirmektedir.
İnce, narin dokunuşlarla oluşan hassasiyet katsayısı yüksek tuşlar hem kompozisyonu benzersiz kılma adına yola çıkarlar hem de bir kadının serüvenini oluştururlar. Hüzünlü, yalnız, kendine kapalı; toplumsal, mekânla kuşanmış; simge varlık olan kuşla anlama ermiş; sıcak-soğuk renk uyumuyla bütünleşmiş her bir resim boyutunda ressam hep aslında kendi gizemli öyküsünün peşinden koşar. Tabloda merkeze kendisini, varlığını ve yanılgılarını alarak öyküler halinde kurgular sanatçı. Bu öyküler yalındır yalın olmasına, ama bu bütün yalınlıkları gizemi ve ilmik ilmik oluşmuş dokuyu da içinde barındırır. Yalınlığı oranında derin ve karmaşık estetiği de böylece ortaya çıkarır Funda’nın resme ve elbet öncelikle hayata bakışı.
Bir tutku derecesinde resmi seven, çizmeye, boyamaya aşkla bağlı kaç ressam vardır çevrenizde? Bunlar fazla değil. Funda bu az olanlar arasındadır. Resme tutkuyla bağlı olduğu için hayata karşı, koşullara karşı direnebilmiştir o. Bunun için vazgeçmesini de bilmiştir. Reddetmesini de.. Genel bir çerçeve çizilecek olursa; onun sanatı reddedişler üzerine kuruludur. Sanat tutkusu her şeye sırtını dönmeyi, dahası her şeyi sanatsal bir tecrübeye dönüştürmesini hazırlamıştır onda.
“Gerçek karşısında tedirgin olmayan sanatçı, usulca yaratıcılığa veda etmiştir.” Diyor ‘Kurgu ve Gerçek’ kitabında Mehmet Ergüven. Funda İyce Tuncel’in gerçeklik algılaması alabildiğine tüm diğer sanatçılarda olduğu gibi görece bir derinliğe oturmaktadır. Salt dünyasal gerçeklik söz konusu değildir onun hayatındaki gerçek tanımlaması içinde; aynı zamanda, daha çok da ‘sanatsal gerçek’ önemli bir merkez etki özelliğine sahiptir. Bir eylem biçimi gibi de algılamaktadır sanatsal gerçekliği. Boya sürme eylemi, resim yapma coşkusu ve tutkusu. Her şeyi bu eyleme indirgemiş veya çıkarmış, romantik bir aşk insanı, kadınıdır aynı zamanda İyce Tuncel. Tuhaf ve gizemli bir ilişki geliştirmiştir bütün hayata sırtını dönebilecek düzeye çıkararak resimsel eylemi. Resimsel eylem, resim yapabilme kabiliyeti ve yetkinliğinin sürmesi durumudur onun için. Onun için de sürekli olarak gerçek karşısında tedirgindir. Ama bu gerçek algılanılan yalın gerçekliğin yanında, hatta ondan da öte; resim yapma gerçekliğidir. Ondan kaynaklanan tedirginlik resim yapamama üzerine kuruludur içinde. Çünkü resim yapmadan yaşayamayacağını hissetmektedir sanatçı. Sait Faik gibi ‘üretmesem öleceğim’i hissetmektedir içinin derin katmanlarında. Bu da onu aslında sürekli bir yaratı ayıklığında tutmakta ve yirmi dört saat sanatı düşünüp, onunla soluk alıp vermesini doğurmaktadır.
ÜMİT GEZGİN
Peker Sanat Evi’nde 30 Mart Çarşamba günü açılacak olan sergi 21 Nisan tarihine kadar izlenebilir.

PEKER SANAT
Hilal Mahallesi Alexander Dubcek Caddesi (6.cadde) 18/B Yıldız/Çankaya/Ankara
Tel: 0312 439 30 03 Fax: 0 312 439 39 78