ÇAĞDAŞ SANATIMIZIN ÖZGÜN İSİMLERİNDEN
EKREM KAHRAMAN
“GILGAMIŞIN YAPRAKLARI”
BAŞLIKLI SERGİSİYLE
ANKARA’DA STİLLİFE SANAT GALERİSİNDE!

“Cehenneme bir kez uğrayanın
üstüne siner ölümün kokusu
Karışır aklı, en sağlam olanın bile
Çekilir kanı, bağı bahçesi hastalanır
Çölleşir sulak tarlası bile…”

Bu alıntı Gılgamış Destanı’ın hemen girişinde yer alıyor. Bilindiği üzere destan, kadim Ölüm’e karşı Sonsuz Yaşam arayışının 5000 yıl öncesine dayalı tarihin en eski yazılı metni kabul ediliyor.
Mezopotamya’da kurulu Sümer ülkesi Uruk kenti kralı Gılgamış, Tanrılara Sonsuz bir Yaşam sunulurken neden İnsan’a sınırlı bir yaşam bırakıldığını insani ve toplumsal olarak sorgulayan efsanevi bir kişilik.
İşte Ekrem Kahraman geçtiğimiz yıl İstanbul Ankara ve İzmir’de açmış olduğu “YERYÜZÜ DUALARI” başlıklı sergilerinden sonra şimdi de yine kadim bir Yeryüzü Duası olarak gördüğünü söylediği ve üç yıldan bu yana sürdürdüğü bambaşka bir çizgideki çalışmalarından oluşan yeni sergisi “GILGAMIŞIN YAPRAKLARI” dizisi resimlerinde Gılgamış’ın felsefi tezlerini parlak KIRMIZI renk ve yeni bir görsel dil üzerinden çağdaş, güncel bir düzleme taşımaya girişiyor.

Kahraman bunun için dilsel ve formsal olarak hem bilinip tanınan resimsel çizgisinin dışına çıkıyor hem de bir yandan da Gılgamış Destanı’nı yeni bir bakış açısıyla ve eksikliklerini de tamamlayıp güncelleştiriyor ve yeniden yazarak bir tür çağdaş bir yeniden yazımını gerçekleştiriyor.

Sanatçı sergide yer alan çalışmalarıyla, bilinip tanınan çizgisinin dışında yepyeni, başka bir dilsel, formsal ve kavramsal bir yola giriyor. Kahraman üç yıldan beridir sürdürdüğü bu yeni çalışmalarında, 5000 yıl öncesinden gelen o en insani, toplumsal, kültürel kadim itirazın sözcükleri peşinde geziniyor. Bu alabildiğine güncel, insani, toplumsal yaşam arzusunun tarihsel imgeleri üzerinde kendine özgü yeni bir dil kuruyor.
Çağdaş sanatın, 5000 yıl öncesinin iki kadim imgesinden BABİL ile fazlasıyla ilgilenirken GILGAMIŞ ile ancak illüstrasyon düzeyinden öteye geçememiş bir ilgisizliğin altını çizerken Kahraman destanın asıl özü olan kavramların kavramsal bağlamlarına dikkat çekmeye çalıştığını söylüyor. Ayrıca sanatçı halen eksik ve tartışmalı bulunan Gılgamış Destanı kitabını yeniden yazmaya girişmesini de aynı gerekçeyle açıklıyor ve kitabın şu ana kadar yayımlanmış kitapların en kapsamlısı ve en iddialısı olduğunu iddia ediyor.

Bilindiği üzere Fırat ve Dicle arasında Mezopotamya’da MÖ. 3000’li yıllarda yaşadığı ve Uruk kenti kralı olduğu bilinen efsanevi kral kahraman Gılgamış’ın başından geçenlerin toplumsal bir kaygıyla yazılmış metinlerin yer aldığı edebi tabletler ilk kez MÖ. 1300-1000 yılları arasında Asurlu ya da Akadlı olduğu söylenen “şeytan kovucu” şair Sîn-lēqi-Unninni tarafından bir tür editör mantığıyla bir araya getirilerek derlenip yayımlandı. Araştırmacılar bugün elimizde bulunan birçok Gılgamış Destanı çevirisinin de kaynağı sayılması gereken bu ilk yazım/derlemenin aynı zamanda bir “yeniden yazım” olduğunu öne sürüyorlar. Kahraman, kendi kitabının Asurlu Unninni’den 3000 yıl sonraki ikinci “yeniden yazım” olduğunu da söylüyor.

03 Mart 2017 cuma günü açılacak olan GILGAMIŞIN YAPRAKLARI sergisi 27 Mart 2017 tarihleri arasında açık kalacak. Fakat aynı adı taşıyan kitap ise tıpkı Gılgamış’ın kendisi gibi sonsuza kadar açık kalacak!